top of page

ZAMANDAN KAÇAN

Karanlık, içinde düşündükçe katmerlenen bir sır gibi büyüyor. Ara sokaklara sapıyor yolun, kalabalıkla akıp gitmek yerine gördüğün tüm kuytular bir bir içine birikiyor. Sonra karanlığın sakladığı o korku. Çok iyi biliyorsun ki o da bir sır. Aklına sokulmak için durmadan kendine yeni yollar açıyor.


Sen sokaklarda büyümedin, itiraf et. Öte yandan çokça korunarak büyütüldüğün de söylenemez. Üstelik büyümek, hele ki büyütülmek sözcüğü neden şimdi aklında yolunu kaybetmiş biri gibi dolanıp duruyor? Otuz iki yaşında bir kadın neden kendi bebeğini kucaklamayı düşünmez de tanımadığı bir şehrin sokaklarında gece yarısı, yarı yaşındayken dahi düşünmediklerini düşünür?


Dahası erişmeye, tutup sahiplenmeye çalıştığı her şey, bir hikâyenin peşinde aklı çokça karışık bir yazar gibi neden durmadan kayar elinden, dilinden, gözlerinden, sesinden… Hep düşer, göklerden, pencerelerden, tepelerden, merdivenlerden; bir ‘yeter!’ çığlığından, bir çelmeden, bir dilekten, bir mektuptan, bir hayalden, bir karardan sonra, hep düşer… Aslı hiç olan bir korkun bir daha sona erer.


İşte bir düş daha çakıp söndü böyle içinde.  Çünkü zamanın uzaklarından bir isim dilinde bitti. Aslında başta sadece aklında ansızın beliriveren bir kelimeydi. Şimdi gerçeğe taşınmak zamanı olsa yeniden ve o kelimenin aslını kanlı canlı hâliyle karşında görsen, artık geçmiş bile kabullenmezdi seni. Zamanın ortasında yığılıp kalırdın. İşte tam o anda, karanlığın aslı içine doluverirdi. Sırrın da dört bir yana savrulan ipleriyle çözülüverirdi. Ama bitiyor işte dilinde o isim, bitti. Üstelik korkunu dağıtmak için. Dahası bir hikâyenin orta yerinde ansızın belirerek onun bir başka kahramanı oluverdi. Dün gibi ihanetiyle, bir kadının çaresizliğini, kendine güvensizliğini, sessizliğini, gülümseyen hislerinin bile sonunda hep korkuya varıvermesini ezip geçti. Zamanı bir çukura dönüştürdü. İçinden o zaman çukuruna beton dökmek geliyor! Ama nerede hamlen? Korkuyor musun yoksa zamanı dümdüz etmekten, gömülmektense belirmekten, yalnızlığının genişliğine yeni yüzlerin doluşuvermesinden, büyümekten vazgeçip de büyütmekten? Soru işaretlerinin kancasına takılıp da sürüklenmekten, şimdiden bir başka an’a varmak üzereyken bir başka korku yolculuğuna çıkmaktan; zamanın tabiatına, olup bitmişliğine uyarak, uyumlu olmaktan…


İşte şimdi, durduğun yol ayrımında, hayatın bir korku tünelinden ibaret olduğu cümlesine varıyorsun. Yürüdüğün şehrin yabancı sokaklarının, içindeki tüm yabancılıklardan farksız olduğuna da. Artık karşıya geçip de yoluna devam etmenin pek faydası yok gibi. O son an gelip de seni bulana dek burada dikilebilirsin. Gökyüzüne ya da kaldırım taşlarına dönük yüzünle, hiç kıpırdamadan geçmişi burada bitirebilirsin. Yahut acı bir sonla buluşturursun hikâyeni; sert bir fren maharetiyle çizilen lastik izlerinin bitiminde boylu boyunca uzanabilirsin.


Ama zamanı adım adım tersine yürümeyi seçiyorsun. Ansızın hatırlayıverdiğin o ismi anlara bölüp harf harf yinelemeyi. Artık dönmemeye karar verdiğin şehrinde yeni baştan gezinmeyi. Nadir birkaç mutlu an’ın, hikâyenin duygusunu değiştiremeyeceğini bilsen de kendini aldatmayı kabulleniyorsun. Sığınmaktan öteye gidemiyor hayatın itiraf et! İçindeki korkuyu yenmek için bir dua gibi bellediğin tüm anları unut! Ağzında büyüyüp duruyor kelimeler, seslenip özgürleşmek derdindeler; susuyorsun.


Bir başka geniş caddeye vardı bile yüzün, gözlerini durmadan alıkoyan rengârenk ışıklarla bulunduğun an’a yeniden düşer gibi oluyorsun. Çok değil ama, sadece birkaç dakika öncesine varıyor düşüncen; ‘Zamanın tabiatına, olup bitmişliğine uyarak uyumlu olmaya.’ Kalabalığın ritmine uymaya özen gösteriyorsun.


İçinde senden bir tane daha büyüyor oluşu içini buruyor. Korkun katlanıyor. Onu, zamanın kollarına bırakmak düşüncesi aklına sokulduğunda, bu kez hayatın korku solumaktan ibaret olduğu cümlesine varıyorsun. Yolun daha da uzuyor böylece, ne kadar yürüsen de varacağın her yeri çok önce kaybettiğini anlıyorsun. 


Üstelik çok da geç artık, daha fazla büyümen için. Bu yeni kahramanla hikâyene umut yerine kabullenmişlik eklenecek, ekleniyor, bunu da biliyorsun. Kabullenmişlik. Hiç isyan etmemiş, hiç korkmamış yahut hiç kaçmamışsıncasına bir kabullenmişlik. Ara sokaklara sapıyor yeniden yolun, sırrını gizlemek, yabancısı olduğun bu şehri bir daha ezberlemek için. Güvenli bir soluğun peşinde, zaman çukurunda gitgide daha derine…

61 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page