Yazının göstereceği yollar üzerine ne çok konuştuk. Ne çok ihtimal bizi kendine çekti. Herkes yapabileceğini yapıyordu neticede. Kimimiz onunla daha çok hayata bağlanabileceğimize inandık, kimimiz yaralarımızı sarıp kendimizi iyileştirebileceğimizi, kimimiz yaşadığımız günleri anlamlandırabileceğimizi, kimimiz dünyadaki kötülüklere direnebileceğimizi. Yazmaktan zarar gelmezdi. Tüm yaşatabileceklerine rağmen gelmezdi. İstediklerimizi dile getirebilmemiz halinde yaşayabileceğimiz mutluluğun eşi benzeri yoktu çünkü. Ak üzerine karanın büyüsü… Kendimizden daha başka ne isteyebilirdik?
Doğru muydu bunlar? Bir hayalde miydik yoksa? Dahası bir rüyada mı? Başlangıçta hayaller vardı tabii. Ya zamanın o çetin sınavlardan sonra gösterdikleri? Ben görebildiklerimi gördüm. Göremediklerim de var mıydı? Vardı şüphesiz. Hâlâ var üstelik, hissediyorum. İyi ki var ama. Yazmanın bir keşif yolculuğu olduğunu boşuna mı söyledim?
Kitaplar yazıldı, birilerine ulaştı. Kimlerde neler uyandırdığını görme bahtına erdim. Her gördüğüm bana bir başka güç verdi, devam etmem gerektiğini söyledi. Birilerinde doğru adımlar attığımı da… Ama bilgi dediğiniz, isterseniz buna edinilen tecrübeler diyelim, paylaşıldıkça ve aktarıldıkça anlamlıydı. Yirmi yıldır düzenlediğim yazı atölyelerinde bu heyecanı yaşayabilmek de hayatın bana bir armağanıydı. Bu inancı taşımasaydım bunca zaman yol alamazdım. Yolumda edebiyatımıza otuzu aşkın yazar kazandırdığımı da gördüm. Yine daha çok ilerlemeyi istemek için yeterli bir sebep değil mi bu da?
Şimdi bir adım daha atıyoruz. Artık yazı atölyelerimizde yaptığımız çalışmaların başka bir zeminde görücüye çıkma vaktidir. Yeni yazar adayları bir yerde bekliyor, biliyorum. Bu yolun da uzun süreceğini biliyorum. Hayat bizi yeni ihtimallerle karşı karşıya bırakacak. Başlangıçların büyüsüne ve heyecanına hep inandım. Haydi! Hazır mısınız?
Mario Levi
Commenti