2016 Gümüşlük - BODRUM CEMRE Her şey rüya gibi. Denizin yanı başında günlerce hayalini kurduğum adamla bir masalın içindeyim şimdi. İş konuşuyoruz ama ikimizin de aklının birbirimizde olduğunu bizi dışardan gören biri rahatlıkla anlar. Mezeler başka güzel burada, alkol daha başka bir etki bırakıyor üstünde insanın. Keyfim öyle yerinde ki, şu an hiç bitmesin.
SERHAT Karafaki’nin bizi farklı renklere heyecanlara salan lezzetlerinden sonra akşam yemeğine hazırlanmak için odamdayım. Duş faslından sonra önceden hazırladığım giysilerimi itina ile giyiyorum. Herkes orada Cemre dışında. Arkadaşlarımla sohbet ederken küçük bir esinti Cemre’nin yakınımda bir yerlerde olduğunu anlamama yetiyor. İnci küpeleriyle aynı renkte elbisesi, ayakkabıları ve ensesinde topladığı saçlarıyla karlar ülkesinden gelmiş bir prensese benziyor. Uzun süren sohbetlerin ve açılış için yapılan konuşmaların nihayetinde müzik başladı. Bu anı bekliyordum. Cemre’yi dansa kaldırdım hemen. İnce beline sarıldığımda kalp atışlarımı duymasından korktum bir an. Kulağına fısıldadım:
Dansa yukarıda devam edelim mi?
Otel odasına girdiğimizde heyecanla onu öpmeye başladım. Bu anı çok kez zihnimde canlandırmıştım.
Ve işte o an gelmişti.
CEMRE Tanrım çok heyecanlıyım. Dün geceden sonra arkadaşlarımızın yanında kahvaltı yaparken düne dair yaşananlar yüzümüzden okunuyormuş gibi bir hisse kapıldım. İkimiz de birbirimizle göz göze gelmemeye gayret ediyoruz. Bu sırada az ileride masada tek başına kahvaltı eden bir kadına takılıyor gözüm. Elindeki deftere notlar alıyor bir yandan. Ona baktığımın farkında değil. Bardağındaki çayın son yudumunu da içtikten sonra sakince kalkıyor sandalyesinden ve lobiye doğru kararlı adımlarla ilerliyor.
DEFNE İmza günüm için geldiğim bu otel bundan sonraki yazılarım için biçilmiş kaftan. Bir yandan imza atarken sırada bekleyenlerin arasındaki bir çift dikkatimi çekiyor. Onları tanıyor gibiyim. Evet, evet… Onları burada göreceğimi beklemiyordum. Cemre ve Serhat’ı. Cemre elindeki kitabı imzalamam için uzatıyor.
Şöyle yazıyorum: GÖLGELER VE SESLER CEMRE’ ye; Gölgelerin sesini duyabilmek için… Defne AKSU Nisan 2016
MAYIS 2016 SERHAT Ondan vazgeçemiyorum. Sanki içimde eksik kalmış bir yanı tamamlıyor Cemre ya da bitirirsem onu çok üzeceğimi bildiğimden kendimi sürdürmek zorunda hissediyorum bu ilişkiyi. Aslı’ya dokunmak, onunla olmak öyle güçlü bir his ki aşkın uçucu büyüsünden çıkınca Cemre’ye olan ilgim bir balon gibi söndü. Karar vermek için bir şey yapmama gerek yok aslında yine de orada durmalıymış gibi geliyor ikisi de farklı açlıklarımı beslemek için. Düşündüğümde bana da bencilce geliyor. Farkındayım yani nasıl rezil bir işin içinde olduğumun. Akıntıya sürükleniyorum sadece küçük kâğıt bir kayık gibi. Cemre’nin ilk birlikteliği bu. Beceriksizce hareketleriyle belki başka bir erkeği etkileyebilirdi. Benim sadece sinirlerimi bozuyor. Kafamın içinde sürekli kıyas yapıyorum. Onda Aslı’yı arıyorum bir yandan.
NİSAN 2016 ASLI Bodrum’ dan koşarak kollarıma geldiğinde üstünde farklı bir hal ve farklı bir koku vardı. Bir kadın parfümünün çiçeksi kokusu… Sesimi çıkarmadım. Sormak işime gelmedi. Alacağım yanıt hoşuma gitmeyecekti doğruyu söylerse, yalan söylerse de inanmayacaktım nasılsa. Bugünden sonra telefonla bağı güçlendi. Telefonu artık sessizdeydi ve ekranı masanın üstüne dönüktü. Sürekli mesaj geliyordu. Aramalar için başka bir çözüm bulmuş olmalıydı. Aradan kaç gün geçti bilmiyorum. Yine mumlarla ve çiçeklerle donatılmış romantik akşam yemeklerinden birinde telefonu çaldı. Sessize almayı unutmuş olmalıydı. Ekranda Cemre yazıyordu. Serhat tirbuşon almak üzere mutfağa gitmişti. Telefonu açtım ve;
“Alo! Sevgilim seni çok özledim.” diyen kadının sesini duydum.
O sırada yanıma gelen Serhat’a hiçbir şey söylemeden telefonu uzattım. Paniğe kapıldığını belli etmemeye çalışarak aldı telefonu.
“Evet, evet. Peki. Tabii.” Gibi kısa kelimelerle geçiştirdi konuşmayı.
2016 CEMRE Bugün doğum günüm. Küçük bir arkadaş grubuyla çok sevdiğim balıkçıda buluşmak için İdil’le birlikte çıkıyoruz evden. İdil alt kat komşum. Onunla sıkı iki arkadaşız. Egede olduğumuzu düşündüren mavi boyalı ahşap masalarıyla bu mekân Gümüşlük’te yaşadığımız o güne götürdü beni kısa bir an.
“Hoş geldin Cemre.”
“Merhaba Serhat. Arkadaşım İdil.”
Gece sohbet koyulaştığında Serhat bir asistana ihtiyacı olduğunu söyleyince ona İdil’i önerdim. Bir süredir iş arıyordu ve o işi bu masada bulmuştu.
İDİL Sonunda… Hem de iş ayağıma geldi. Öyle rahatladım ki. Cemre’nin sayesinde oldu. Serhat’tan pek hoşlanmadım aslında. Ama zaman her şeyin ilacı değil mi? O gece Cemre’nin doğum gününde bunları düşünmüştüm. Uzun süredir işsizdim ve gün geçtikçe yaşantımı sürdürmem daha güç oluyordu. Serhat’a karşı hislerim değişti. Bir suçlu arayacak olsam ‘zaman’ derdim. Her hareketine, her haline hayranlık duymaya başlamıştım. Onu olduğundan çok farklı bir yere koydum zihnimde. Bir yanda arkadaşımın sevgilisi olması, bir yanda kalbimi saran aşkın ateşiyle büyük baskı altındayım. Onu görünce elim ayağıma dolanıyor her seferinde rahat biri olmama rağmen.
Az önce aradı. Çantasını ofiste unutmuş. Ona götürüp götüremeyeceğimi sordu. Nasıl hayır diyebilirim? Bir yandan başıma ne işler açacağımı düşünüyorum tabi. Ama kalbim ona doğru sürüklüyor beni. Kapısına geldiğimde teşekkür edip, eve davet ediyor beni. Bir yaprak gibi titreyerek giriyorum içeri. İçkilerimizi yudumlarken ona doğru itiliyorum sanki görünmez bir güç tarafından. Karşılık veriyor. Sebepler arıyorum, çözümlemeler yapıyorum. Sadece bu kadarı bana yeter diyorum içimden. Onun karanlığında kayboluyorum ve olan biteni hiç umursamıyor gibi yanından ayrılıyorum.
Bugünden sonra ofiste yalnız kaldığımız her an bana sokuluyor. Her anı değerlendiriyor. Buna devam etmememiz gerektiğini bilmesine biliyorum ama yapamıyorum.
Adetim bir ay gecikti. Ona bir şey söylemeden gebelik testi aldım eczaneden. Birkaç damla idrarı çubuğa damlatıp bekledim. İki küçük pembe çizgi… Sevinmeli miyim? Paniğe mi kapılmalıyım yoksa? Hiçbir şey hissetmeden öylece kaldım.
- Hamileyim Serhat. İkimizin bebeğini taşıyorum.
Öfkeyle onu aldırmam gerektiğini haykırdı yüzüme. Beni sevmediğini biliyordum. Böyle acımasız olduğunu ise yeni öğrendim.
2017 SERHAT Bunu bir daha yapamayız dedim İdil’e. Bunu söylemeden iki saat kadar önceydi. Ofiste unuttuğum çantamı evime getirdiğinde ona teşekkür ettim. Soğuk bir şey ikram etmek istedim. Kabul etti. Soğuk buzlu martiniyle çantamın bana gelişini kutluyordum. Birkaç yudumdan sonra İdil yanıma sokuldu. Ben de ona sokularak onu öpmeye başladım. Kızgın bir alev topu gibiydi dudakları. Şimdi olmazsa hiçbir zaman yapamayacağımızı belki de sezerek telaşla seviştik. Gözlerinde zafer kazanmış bir edayla baktı bana. Sonra içkisini tek bir yudumda bitirdi.
Ona; “Bunu bir daha yapamayız.” dedim. Gülümseyerek; “Hoşça kalın Serhat Bey” dedi. Öyle umursamaz görünüyor ki, olan bitenler nedeniyle sorun yaşatmayacağını düşündürüyor.
2020 İDİL Kapı aralıktı. Serhat kanepede hareketsiz yatıyordu. Sehpanın üstünde iki boş kadeh vardı. Yanına yaklaştığımda gözlerini hafifçe araladı ve fısıldayarak; “Yardım et.” dedi.
Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Kurtulmaya çalışıyor güçsüz hareketlerle. Öptüm, öptüm. Artık hareket etmiyor. Soluğunu hissetmiyorum. Yahuda’nın öpücüğüyle İsa’nın ölümüne sebep olması gibi ben de Serhat’ı öperek öldürdüm. Donuk gözlerle bana bakıyor şimdi. Gözlerini kapattım. İki ay boyunca bebeğimi aldırmam için baskı yaptı. Ondan vazgeçemem. Şimdi hayatımı nasıl istersem yazabilirim.
BİR SAAT ÖNCE ASLI “Serhat bugüne kadar söylemedim sana. Her şeyi biliyorum. Cemre’yi, Bodrum’u, İdil’i. Uzun zamandır hem de. Vazgeçmen için çok bekledim. Beni aptal yerine koymana göz yumdum.”
“Yanlış anlamışsın Aslı. Senden başka kimse yok hayatımda.” dedi. Ona kanıtlar sunmam gerekti. Aramalar, mesajlaşmalar, birlikte çekilmiş fotoğraflar… Uzun süredir iz sürüyordum avının üstüne atlamak isteyen bir kaplan gibi. İtiraz edemedi. İtiraz edemeyecek duruma geldi desem daha doğru olur. Onu ölesiye sevdim. Öyle çok sevdim ki, nefretim de sevgim kadar güçlü ve yakıcı.
DİGOKSİN - Yüksek dozda alındığında ölümcül sonuçlar doğurabilir.
Araştırırken bu ilaçta karar kıldım. Birkaç ilacı havanda ezerek küçük bir kavanoza koydum. İşte şimdi bu ilacı Serhat’ın içkisine koymamın tam zamanı. İkimizin kadehine de şarap doldurdum mutfakta. Serhat’ın içkisinde onu hayattan koparacak ilaçla birlikte sehpaya koydum. Sadece benim olmayacaksa kimsenin olmayacaktı. Sessiz kaldım.
DEFNE Onun böyle sessiz kalması benim seçimimdi. İçinden gelse bile konuşamazdı. Sadece hedef odaklıydı. Bu konuda söylediği hiçbir şey durumu değiştirmeyecekti.
Sadece içkimizi yudumladık. O yavaş içiyordu. Yatak odasına geçip, evden çıkmak için hazırlanmaya başladım. Bu ana tanık olmak istemiyorum. Az sonra içerden bir kadın sesi geldi. Onun Cemre olduğunu anlayarak Serhat’ a seslendim. Gerçi artık her şey için çok geç.
2023 BODRUM - Gümüşlük Üç kadın Karafaki’ de içkilerini yudumluyor. Kızıl saçlı olan kadehini kaldırıyor. Diğerleri ona eşlik ediyor. İdil Cemre’nin yeşil gözlerinde kendini görüyor. Gülümsüyorlar. Küçük bir kız çocuğu deniz kenarında oynuyor. Köşedeki masada tek başına oturan kadın defterine şunları yazıyor:
YAZAR DEFNE AKSU Kadınları böylesine oyuncak gibi gören henüz büyümemiş bir çocuk olan Serhat’a, tutku dolu ilişkisine sonuna kadar sahip çıkan Aslı’ ya, tüm saflığıyla bağlılığını sunan Cemre’ye ve arkadaşının aşkı olmasına rağmen Serhat’ı umarsızca seven İdil’e armağanım bu kitap.
Sizce kurban kim?
Kim bilir belki günün birinde siz de tanışırsınız bu üç kadınla farklı isimlerle de olsalar. Belki de her biri soluğunuz kadar yakınızdadır. Belki de içinizde…
Comments