Yazar: Ece Aktuna Akın
Bazı yollar mutluluk doludur. Heyecan duyar insan yolda olduğu için. Varacağı yerin özlemiyle yanar tutuşur. Bir umudun peşinden gitmeye çalışır tüm zorluklara rağmen. Bazı yollarsa zorunluluktur. Uzar da uzar... Adımları hızlanır, sıklaşır da ne yapsa nafiledir... Bitmek bilmez bir türlü... Olayın kahramanları bir yola çıkar, türlü olaylar yaşar, engebeli yollardan geçer. Böyle zamanlarda masalları hatırlar onları dinleyerek büyümüş olanlar. Az giderler, uz giderler… Arkalarına dönüp baktıklarında bir de ne görsünler? Sadece bir arpa boyu yol almışlar.
Masalların sonu iyi biter çoklukla. Belki de o masallara öyle inanır ki insanlar, gerçek yaşamda da hep güzel son beklentisiyle hayatlarını sürerler. Acı gerçeklere gözlerini kapar, biraz da yokmuş gibi davranırlar. Çok sarsıcıdır çünkü. İnsanı, yaşamı sevmekten alıkoyacak kadar.
Van'da yaz harikadır. Çiçekler, böcekler hiç duymadığınız şarkılar söyler. Bol güneşli yer demek olan Tuşba adını boşuna almamıştır. Gelgelelim kış aylarında dış dünyadan uzak bir yaşam başlar köylerde. Evlerin kapılarının önü karla dolar, damlarında buz sarkıtları oluşur. Bahar bir türlü gelmek bilmez.
2016 yılının kışı soğuk yüzünü göstermişti yine. Doğa yine karlar altındaydı. Yollar buzlanmış, şehirle bağlantı kesilmişti.
Yalınca köyünde tek haneli bir evde yaşıyordu Ayşe ve Hasan. Küçük Mehmet katılmıştı aralarına geçen yaz. El bebek gül bebek bakıyordu Ayşe bebeklerine. Bakıyordu bakmasına ama hastalanmıştı işte... Kaç gündür yemiyor, içmiyordu. Şimdiyse ateşler içinde yanıyordu. Sirkeli sularda ıslatılmış bezler mi denemedi anneciği ateşini düşürmek için, küçük kaşıklarla yoğurt mu yedirmeye çalışmadı... Bir türlü düşmüyordu Mehmet'in ateşi. “Bu böyle olmayacak…” dedi Hasan. Tek evlatlarıydı. Değerlileriydi. Alıp doktora götürmeliydi kuzusunu.
Her tarafı saran kar engeldi buna. Şimdi yola çıkıp gitmeyi başarsalar bile akşamı bulurdu hastaneye varmaları. Hem bu soğukta daha kötüye gidebilirdi Mehmet'in durumu.
Acil servisi aradılar. Ve umutla beklemeye başladılar. Durumu ağırlaşıyordu zaman geçtikçe. Nefesi hırıltılıydı. Alev alev yanıyordu. Çaresizce oradan oraya koşan Ayşe hıçkırıklarına engel olamıyordu. Gelen yoktu. Gece çökünce bitkinlikle uykuya daldılar. Kâbuslarla dolu gecenin ardından uyandıklarında Mehmet kuş olup göçmüştü uzak diyarlara. Yüzünde küçük bir gülümseme donup kalmıştı. Ayşe ve Hasan'ın feryatları karın sessizliğinde bir atmaca çığlığı olup yankılandı gökyüzünde.
Yardım gelmemişti. Çaresizlik ne kötüydü. Kimsesizlik daha da kötü. Artık yetişme telaşı yoktu. Mehmet bebeği bir un çuvalına koydular. Heybesini sırtına aldı Hasan. Birlikte şehre doğru yürüdüler.
Bizim zihnimizde çuvalda taşınan bebeğin cansız bedeni olarak kalacak fotoğraf onların karanlığı, mutsuzluğuydu.
Bu yolda haklarını aradılar. Türlü masallar dinlediler. Bir vardı, bir yoktu. Yakıt donmuştu, yollar kapalıydı. Sonu iyi bitmeyen bir masaldı. Yol uzundu. Adalet yolunda az gittiler, uz gittiler.
Ancak bir arpa boyu yol alamadılar.
Bu masal da böyle bir masaldı… Ölüm, üzüntü ve gerçek üzerine. Yaşam, sevinç ve rüyanın tükendiği yerde.
Comments